Kürsü
Mustafa Öztürk: Devlet katından şer’î-fıkhî ahkâmın nasıl anlaşılması ve yorumlanması gerektiği hususunda sarih bir beyan sadır olduğunda
Follow @dusuncemektebi2
Karar Gazetesi Yazarı Mustafa Öztürk Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başlayan "Dinde Güncelleme" meselesini köşesine taşıdı
Mustafa Öztürk "İslam'da Güncelleme" talebinin sağlıklı bir zeminde tartışılmadığını ve politik iradenin tavrına göre birçok şeyin şekil alacağını iddia etti.
Yazının Tamamı
8 Mart’ta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Dünya Kadınlar Günü Programı’nda konuÅŸan CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan dinî alanla ilgili olarak çok dikkat çekici sözler söyledi. Mesela, “Ä°slam’ın hükümlerinin güncellenmesi var… Siz Ä°slam’ı 14 asır, 15 asır öncesi hükümleriyle bugün uygulayamazsınız, böyle bir ÅŸey yok…” dedi. Bu ifadelerin “muhafazakâr gelenekçi” çevrelerde hüsnü kabulle karşılanmayacağını söylemek kehanet olmasa gerek… Nitekim söz konusu konuÅŸmanın hemen ardından “bir kısım medya”, Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın konuÅŸmasından, “Siz Ä°slam’ı 14 asır öncesi hükümleriyle bugün uygulayamazsınız” ifadesini hazfetmeyi, ertesi gün de gazetelerinin ilk sayfalarında bu konuÅŸmayı görmezden gelmeyi tercih etti. Buna mukabil baÅŸka “bir kısım” medya, “Ä°slam’ın hükümleri güncellenir” tarzında manÅŸetler atmayı yeÄŸledi.
***
Belli ki Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın konuÅŸması muhafazakâr dünyada hararetli tartışmalar ve ihtilaflara yol açacak. Mesela, bir kesim “CumhurbaÅŸkanımız ne söylediyse el-Hak doÄŸrudur” deyip konuyu kapatacak, bir kesim, “Yok, efendim, Ä°slam’ın güncellenmesinden maksat tecdittir; bundan öte yorumlar tehlikelidir” gibi teviller üreterek kendilerince itidalli bir çizgide savunma hattı kuracak, baÅŸka bir kesim, “Siz Ä°slam’ı 14 asır öncesi hükümleriyle bugün uygulayamazsınız gibi söylemler zinhar kabul edilemez” diyerek kökten karşı çıkacaktır. Åžahsımı da dâhil ettiÄŸim bir baÅŸka kesim ise bu tartışma karambolünde hiçbir pozisyon almayacaktır. Kendi adıma konuÅŸursam, böyle bir tartışmaya dâhil olmamak gerektiÄŸine iliÅŸkin en temel gerekçem, Diyanet ve Ä°lahiyat camialarındaki hâkim zihniyetin dinî alanla ilgili hemen hiçbir meseleyi farklı görüşlerin özgürce dillendirilmesine elveriÅŸli platformlarda usul ve adabınca tartışma kültürüne sahip olmaması, hatta böyle bir kültürü teolojik tehdit olarak algılayıp sakıncalı bulması, fakat devlet katından ÅŸer’î-fıkhî ahkâmın nasıl anlaşılması ve yorumlanması gerektiÄŸi hususunda sarih bir beyan sadır olduÄŸunda, özellikle Diyanet’in behemehâl harekete geçme ihtiyacı duyması ve muhtemelen bugün yarın görüleceÄŸi üzere yenilikçi bir söylemle konuÅŸmaya baÅŸlayacak olmasıdır. Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın “Hocalarımız ne iÅŸ yapıyor?” ÅŸeklindeki yakıcı sorusuna verilecek en gerçekçi cevap da maalesef bu garip manzarada saklıdır.
Gerek Diyanet gibi resmî kurumlar, gerek diÄŸer müesses yapılar, gerekse sivil oluÅŸumlar ve ÅŸahıslar dinî alanla ilgili hemen hiçbir meseleyi kavgasız gürültüsüz, dedikodusuz, tezviratsız ÅŸekilde konuÅŸup tartışmayı beceremiyor. Ayrıca hemen her farklı eÄŸilim, yakın geçmiÅŸteki “felsefesiz Ä°lahiyat” projesinde görüldüğü üzere kendi din anlayışının devlet katında onaylanıp resmiyet kazanmasını ve devlet gücüyle topluma dayatılmasını istiyor. Bu yüzden de Ä°lahiyat gibi önemli kurumlar bizim dünyada gemlenemez fetihçi arzuların “kızıl elma”sını temsil ediyor. Sivillik, çoÄŸulculuk, çok seslilik gibi kavramlar ve olgulardan pek hazzedilmiyor. Dinî alanla organik iliÅŸkisi bulunan hemen hiçbir müesses yapı bu alanda ÅŸerik kabul etmiyor. Nitekim FETÖ ve diÄŸer birçok patolojik yapı bize gösterdi ki din bu topraklarda taraftar, güç, nüfuz devÅŸirme gibi dünyevî emellerin en kullanışlı istismar aracına tekabül ediyor. Hâl böyle olunca dinin sosyolojik düzlemdeki özgül deÄŸer katsayısı sürekli düşerken istismar, infial, sansasyon ve tezvirat katsayısı sürekli yükseliyor.
***
Gönül isterdi ki din konusunda farklı görüşler, kaviller, yorumlar hem sivil, çoÄŸulcu, demokratik bir atmosferde konuÅŸulsun hem de ilmî ciddiyete uygun biçimde tartışılsın, böylece müsâdeme-i efkârdan bârika-ı hakikat doÄŸsun… Lakin bugünkü sosyolojide maalesef böyle bir imkân pek yok… Dinî alanla ilgili meselelerin kendi mecrasında, bilhassa Diyanet ve Ä°lahiyat camiasında ilmî adaba uygun tarzda ve serinkanlılıkla tartışılamadığı bir vasatta devlet katından sadır olan bir görüş peÅŸinen iÅŸtirak ettiÄŸim görüş dahi olsa bu görüşün tetikleyeceÄŸi hiçbir tartışmaya dâhil olmayacağımı özellikle belirtmek isterim. Keza herhangi bir görüş bana göre saçma sapan dahi olsa bunun adlî makamlarca soruÅŸturma konusu yapılmasından memnuniyet duymadığımı da belirtmek isterim. Zira mekanizma bu ÅŸekilde iÅŸlemeye baÅŸladığı takdirde, yarın bir gün bizim savunduÄŸumuz bir görüş de pekâlâ soruÅŸturma konusu olabilir. Kaldı ki ardı arkası kesilmeyen Cimer, Bimer ÅŸikâyetlerine yazılı meram anlatmaktan, bazı konuÅŸmalarımızdan kesilip kırpılarak servis edilen 30-40 saniyelik operasyonel videolar hakkında izahatta bulunmaktan gına geldiÄŸi bir ortamda kendimizi adlî makamların huzurunda bulmak iÅŸten bile deÄŸildir. Yani “bugün sana, yarın bana” olabilir; lakin böyle bir gidiÅŸat hayra alamet olmasa gerektir.
Bütün bu sorunları bir kenara bırakıp kısaca toparlamam gerekirse, hem Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın “Hocalarımız ne iÅŸ yapıyor?” sözünde ifadesini bulduÄŸu, hem de 17/25 Aralık sürecinde yaÅŸandığı üzere, devlet erkânı konuÅŸtuktan sonra konuÅŸmaya baÅŸlayan ve o andan itibaren de gevezelik sınırlarını zorlayan kimselerle aynı karede yer almak istemiyorum. Kaldı ki söz konusu meselelerin bu saatten sonra tartışılmasının ilmî-fikrî açıdan fazla bir anlam ifade edeceÄŸini de düşünmüyorum. Bu yüzden, konu ne kadar kışkırtıcı olursa olsun, kendi gündemimi takip etmeyi ve bilhassa ilmî çalışmalarıma hız vermeyi çok daha hayırlı bir karar olarak görüyorum. Karar demiÅŸken, yayın hayatına baÅŸladığı günden beri hakikaten zor ÅŸartlarla baÅŸ etmeye çalışan ve birkaç gün önce ikinci yaşını dolduran gazetemiz “KARAR”a da bu vesileyle uzun ömür diliyorum.
Henüz yorum yapılmamış.